1 Temmuz 2015 Çarşamba

WHERE THE SIDEWALK ENDS - (1950)

Where the Sidewalk Ends

(spoiler/sürpriz bozan içerir.)

Yönetmenliğini Otto Preminger'in yaptığı bu klasik noir filmin başrollerinde Dana Andrews ve Gene Tierney var. Filmin senaryosunu ise William L. Stuart'ın Night Cry adlı romanından usta senarist Ben Hecht uyarlamış.

Babası eski bir suçlu olan Detektif Mark Dixon (Andrews) polis teşkilatında suçluları hızla yakalamanın yanı sıra onları sertçe cezalandırmasıyla da ünlenmiştir. Bu yüzden rütbesi bile düşürülür. İşlenen bir cinayetin şüphelisi olan Ken Paine'i evinde sarhoş bir hâlde bulur. Çıkan arbedede Mark attığı yumrukla Ken Paine'i öldürür. İnsanların onun bu işi kasıtlı yaptığını düşünmesinden korkan Mark cesetten kurtulup cinayeti örtbas eder.

Soruşturma devam ederken Mark kazayla öldürdüğü Paine'in ayrıldığı eşi olan Morgan (Tierney)'la yakınlaşmaya başlar.

Gelişen olaylar sonucunda polis Paine'in cinayet zanlısı olarak Morgan'ın babasını suçlar. Mark kendiyle ahlaki bir çatışmaya girer. Sevdiği kadının suçsuz babasının onun yerine hapse girmesine izin mi verecektir; suçu başkasına mı yıkacaktır yoksa sorumluluk alıp suçunu itiraf mı edecektir?..

Ben Hecht her zamanki gibi noir filmlerin usanmış, sinik, one-liner karakterlerinin repliklerini ustaca yazmış. Filmin uyarlandığı kitabı okumadığım için senaryoyla bir kıyaslama yapamayacağım.

Bu arada filmin finalinde Mark zarfı alıp yırtsaydı filmin finali bana göre daha dramatik, daha etkili ve karanlık olabilirdi (evet, bu dramatik yapıyı bozabilirdi, ahlak bekçilerini kızdırabilirdi ama daha çarpıcı olabilirdi; en azından ben daha memnun ve mutlu olurdum:) )

Otto Preminger çekmekte uzmanlaştığı noir filmlere başarıyla bir yenisini daha eklemiş.

Dana Andrews'un performansı gayet başarılı. Gene Tierney rolü gereği biraz geride kalmış ama performansı vasat değil ve onu izlemek benim için her zaman bir zevk. Bu arada yardımcı oyuncular da gerçekten başarılı. Özellikle Gary Merrill, Tom Tully ve Karl Malden...

Daha önce yine aynı ekiple çekilen (Preminger, Dana Andrews ve Gene Tierney) Laura adlı filmde En iyi Görüntü Yönetmeni Oscar'ını alan Joseph LaShelle'in bu filmdeki siyah-beyaz görüntü çalışması 40'lı ve 50'li yılların noir filmlerinin tüm görsel özelliklerini taşıyor.

İlgilisine...


TWO DAYS, ONE NIGHT (Deux jours, une nuit) - (2014)

TWO DAYS, ONE NIGHT  (İKİ GÜN ve BİR GECE)

Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne kardeşlerin yazıp yönettiği filmin başrollerinde Marion Cotillard ve Fabrizio Rongione var.

Yazın geçirdiği depresyon tedavisinden ötürü çalışamayan Sandra iş yerine geri döner. Ancak işvereni Sandra'sız da işi yürütebildiğini (çalışanlara 3 saat fazla mesai yazarak) anlamıştır. Çalışanlarını 1000 Euro'luk ikramiye ile Sandra'nın işe yeniden başlaması arasında seçim yapmaya zorlar. Açık oylamada 16 çalışanın çoğu ikramiyeyi seçer. İşsiz kalan Sandra bir iş arkadaşının yardımıyla pazartesi günü kapalı bir oylama yapılması için patronunu ikna eder. Sandra iki gün ve bir gece boyunca 16 iş arkadaşını alacakları ikramiye yerine onun işte kalması için oy vermeye ikna etmeye çalışarak geçirecektir.

Marion Cotillard, Sandra rolünde başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Oyuncu, Sandra karakterinin filmin başındaki kırılgan ve güvensiz halinden filmin sonundaki nispeten daha güçlenmiş ve hayata bağlanmış evresine kadar geçirdiği tüm duygusal evreleri başarıyla sergiliyor. Bu roldeki performansıyla Cotillard'ın Oscar'a aday olduğunu da belirtmeliyim. Ayrıca yardımcı oyuncular da gayet iyi performanslar sergiliyorlar.

Dardenne kardeşlerin klasik temalarından olan işini kaybetmek istemeyen/iş arayan ana karakterin bu uğurdaki mücadelesini izliyoruz. Bu temayı kullandıkları diğer filmlerinden aklıma ilk gelen 1999 yapımı Rosetta... (Bu arada Rosetta'nın o finaldeki tüp taşıma sahnesi beni çok etkilemiş ve hafızamda yer etmiştir.)

Dardenne kardeşlerin kamerası her zamanki gibi oyuncuları bir belgesel kamerası gibi takip ediyor ve onların yaşadıklarına tanıklık ediyor. Görüntü yönetmeni, Dardenne kardeşlerin daha önceki filmlerinde olduğu gibi, Alain Marcoen.

Özetle, Dardenne kardeşler izleyicilerini kapitalizm eleştirisi, umutla umutsuzluk arasında gidip gelmeler, dayanışma gibi temalarla sarılı duygusal ama gerçekçi bir yolculuğa çıkarıyorlar. 

İlgilisine...