1 Eylül 2018 Cumartesi

FANTASTIC PLANET (La planète sauvage) - (1973)

FANTASTIC PLANET (La planète sauvage)

Animasyon yönetmeni René Laloux ile sürreal ressam ve yazar Roland Topor bu animasyon klasiğinde yine bir araya gelmişler.

Daha önce birlikte çalıştıkları Les temps mort ve Les escargots(salyangozlar) gibi çok başarılı iki kısa animasyon filminde olduğu gibi bu filmde de Rene Laloux filmin yönetmenliğini üstlenirken Roland Topor çizim ve tasarımları üstlenmiş. İkili Fantastic Planet'in senaryosunu Stefan Wul'un romanından(Oms en série) birlikte uyarlamışlar.

Fantastik Gezegen'imizde Draag'lar mavi renkte, insanımsı canlılardır. Oms'lar ise insandır. Ancak Draaglar insanlardan çok daha büyüktür, öyle ki insanlar onların avuçlarının içine sığabilmektedir. Ayrıca Draaglar teknolojik açıdan da çok ileridirler ve gezegenin kontrolü onlardadır. Omslar ise Draaglar için birer hayvan gibidirler. Ve iki tür arasında bir iletişim yoktur. Bir gün -bir insanın küçük bir böcekle oynadığı gibi- kucağında bir bebek olan bir Oms ile oynayan Draag çocukları anneyi öldürür. Tiva adlı Draag küçük bebeği evcil hayvanı olarak alır ve ona Terr adını koyar. Terr büyüdüğünde sahibinden kaçar ve vahşi doğada yaşayan diğer Omslara(insanlara) katılır. Onlara Draaglar'dan çaldığı ve bir bilgi kaynağı olan tacı da getirir. Omslar bilgiyle yükselir ve Draaglara karşı savaşırlar. İki toplum zamanla birbirlerini anlayabilecek ve barışa ulaşabilecekler midir?

Topor'un kendine has mizacı ve mizahı filmin her yerinde hissediliyor. Politik tarafı daha baskın olan yönetmen Laloux'un katkılarıyla film toplum eleştirisinden soğuk savaşa kadar birçok farklı okumaya açık hale geliyor: Filmde insanın konumu Draaglara verilirken insanlar da hayvanların konumuna konuyor. Buna bir nevi insanmerkezciliği(antroposantrizm) eleştirisi olarak da bakılabilir. Ayrıca Draag-Oms çatışması elit, eğitimli üst sınıf ile eğitimsiz alt sınıf çatışmasının bir yansıması olarak da görülebilir. Nitekim Omslar bilgiyle yükselerek Draaglara denk olabildiler. Terr kaçıp diğer insanlara katıldığında ise insanın kendiyle ve diğer insanlarla olan ilişkileri, çatışmaları; öldürme, ölüm, eziyet etme, savaş ve hayatta kalma gibi birçok tema da gözler önüne seriliyor. Açıkçası filmin orijinal ismine sadık kalırsak 'Vahşi Gezegen' ismi gerçekten de filme daha uygun bir isim.

Bu arada Fantastik ya da Vahşi Gezegen dünyanın ta kendisi olabilir. Çünkü filmde insanlığın geçmişine ait "arkeolojik" kalıntılardan bahsedilen kısa bir bölüm var: tren rayları vs gibi. Bu da gezegenin -belki insanlığın atomik bombalarla medeniyetlerini yok edip yeniden başa döndüğünü ve bu sırada da dünya dışından gelen Draagların dünyanın kontrolünü ele geçirdiği düşünülebilir. Maalesef filmin uyarlandığı romanı henüz okuma fırsatım olmadı. O yüzden filmle kıyaslayıp, bu teorileri teyit edemiyorum.

Laloux'un ilk uzun metrajlı animasyonu olan film hem finansal hem animasyon imkanlarından dolayı Çekoslovakya ortalığında gerçekleştirilmiş ve zorluklarla beş yılda tamamlanabilmiş. Topor ise proje üzerinde sadece Fransa'dan çalışmış. Topor'un yaptığı dizaynlara Çek animatörler hayat vermişler. Bu arada Çek ekibin filmi daha "milli" kılabilmek için ekipteki "tek yabancı olan" Laloux'u yönetmen koltuğundan indirme girişimi bile olmuş. Ama Laloux koltuğunu korumuş. Daha sonra ise rejim değişikliği sonucunda Komünist yönetimden olası bir baskı görmemek için projeyi Paris'e taşımış.

Alain Goraguer'in bestelediği filmin müzikleri filmin hikayesini başarıyla desteklerken gezegenin tekinsizliğini, gariplik ve ilginçliklerini de içinde müzikal olarak barındırıyor ve filmle bütünleşiyor diyebilirim.

Film 1973'de Cannes'da Altın Palmiye'ye aday olmuş ancak törenden Özel Juri Ödülü'yle ayrılmış. Amerikan Film Akademisi'nin filmi görmezden gelmesi ise bence Akademi'nin yaptığı büyük hatalardan biri.

Fantastic Planet öyküsüyle, anlatımıyla, çizim ve tasarımlarıyla; ve de müziğiyle eşsiz ancak içinde yaşanılanların ise hayli tanıdık olduğu fantastik bir dünya yaratmış.

İlgilisine...

IT CAME FROM OUTER SPACE - (1953)

IT CAME FROM OUTER SPACE

Jack Arnold'un yönettiği bu kült bilimkurgu klasiğinin başrollerinde Richard Carlson, Barbara Rush ve Charles Drake var.

Ray Bradbury'nin romanından uyarlanan filmin tretmanını bizzat Ray Bradbury yazmış. Tretmanı senaryo hâline getiren ise Harry Essex. Filmdeki birçok şiirsel diyaloğun kaynağının Bradbury olduğu ise aşikâr.

Amatör gök bilimci John Putham(Carlson) ve nişanlısı Ellen(Rush) bir akşam birlikte gökyüzüne bakarlarken bir gök taşı çöle çarpar. John abisinin kullandığı helikopterle ve yanında da Ellen ile birlikte kratere herkesten önce ulaşır. John, abisini ve Ellen'ı geride bırakıp kraterin içine iner ve orada dünya dışı varlıklarla karşılaşır. Ancak düşen kayalar uzay gemisini kapatır ve kimse John'un anlattıklarına inanmaz. Kısa süre sonra kasabada garip olaylar meydana gelmeye başlar.

Oyunculuklar 50'li yıllara özgü olarak biraz tiyatral ancak Richard Carlson rolünü başarıyla canlandırıyor, Barbara Rush'da performansıyla o yıl Altın Küre'de En İyi Yeni(gelen) Oyuncu Ödülü'nü almış. Charles Drake'in şerif karakteri ise diğer karakterlere göre daha derinlikli ve canlandırıcısı da iyi bir performans sergiliyor.

Filmde dönemin Amerikan toplumuna ve psikolojisine dair birçok şey görüyoruz(o dönem üretilen birçok bilim kurgu, fantezi filminde olduğu gibi). 50'li yılların bilim kurgu, fantezi filmlerinde uçan daireler, dünya dışı varlıklar, radyasyon ve etkileri, atom bombası, medeniyetin atomik bir dünya savaşıyla yok olması gibi konular sıklıkla karşımıza çıkıyor -gerçi bunlar günümüzde de önemini koruyan ve hâlâ filmlere konu olan temalar. Ayrıca soğuk savaşın da büyük katkısıyla paranoya dönemin bilim kurgu ve fantezi filmlerinde en çok işlenen temaların başında geliyor. Hollywood'a dönem-dönem baktığınızda üretilen filmlerde film yapımcıları sıcak gündemi, yeni keşifleri, yeni teorileri, toplumun ilgi duyduğu şeyleri ve psikolojisini hep yansıtıyorlar. Kaçış filmi olsalar bile... (Türkiye'de ise üretilen ana akım film ve dizilerde maalesef bunu fazla göremiyoruz). Ve özellikle de bilim kurgu ve fantezi türündeki filmler sosyal okumalara açık olduklarından güzel bir analiz imkanı sağlıyorlar. Universe According to Universal adlı yapım belgeselinde bir konuğun dediği gibi -kelime kelime hatırlamıyorum ama sanırım şöyleydi: Bilim kurgular dünya dışına ve dünya dışı varlıklara bakarken aslında dünyayı ve insanları inceliyorlar.

Film Universal Stüdyosu'nun gösterime çıkan ilk 3-boyutlu filmi. Ben de filmi sonunda orijinal hâlinde 3-boyutlu olarak izleme fırsatına sahip oldum(3-boyutlu blu-ray baskısından). Jack Arnold kompozisyonlarıyla 3. boyutun getirdiği derinliği(z eksenini) başarıyla kullanıyor. Böylece hem izleyiciyi irkilten sahneler çekmiş (örneğin kraterde yukarıdan yuvarlanan taşlar, meteorun ekrana çarpması vs.) hem de derinliği kompozisyonun ve sahnenin dramatikliğini arttırmak için başarıyla kullanmış (örneğin Ellen'ın arkasından uzanan el, şerifin ön plandaki tabancasına uzanışı vs.). Bu sahneleri 2 boyutlu izlediğinizde üzerinizde tam olarak aynı etki uyanmıyor. Filmin hem aydınlatması hem de üç boyutlu sinematografisi çok başarılı. Filmin sinematografı -aynı zamanda özel efekt çekimlerinde de bir usta olan- Clifford Stine.

Ha, bir de dünya dışı varlığın gözünden bakış açısı(POV) çekimlerini de unutmayalım. Bradbury'nin yazdığı orijinal tretmanda dünya dışı varlıklar kendi gerçek hallerinde hiç görülmüyorlarmış. Ancak çekimlerden sonra/ya da çekimlerin sonuna doğru Universal Stüdyo yetkilileri böyle pahalı ve üç boyutlu bir filmde seyircinin dünya dışı canlıları görmeyi arzulayacağını düşündüklerinden film için hızla bir uzaylı yaratılmış. Hızla yapılmış ama gerçekten etkili ve akılda kalıcı bir tasarımı var. Aslında ona baktığınızda konsantre olduğunuz asıl şey: o tek kocaman göz. Monsters Inc. adlı animasyondaki yeşil Mike karakteri sanki bu filmden esinlenilmiş gibi(bunun için bir kanıtım/referansım yok, sadece izlerken aklıma geldi).

It Came From Outer Space hayal gücünüzü harekete geçiren, iyi yazılıp iyi yönetilmiş heyecan dolu bir bilim kurgu.

İlgilisine...