1 Eylül 2017 Cuma

THE SPY WHO CAME IN FROM THE COLD - (1965)

THE SPY WHO CAME IN FROM THE COLD

Martin Ritt'in yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği bu soğuk savaş dönemi casusluk filminin başrolünde Richard Burton var.

Filmin senaryosunu John le Carré'ın aynı adlı romanından Paul Dehn ve Guy Trosper uyarlamış. Ayrıca bazı sahnelerdeki diyaloglardan memnun olmayan Richard Burton'ı memnun etmek için bizzat John le Carré gelip o diyalogları revize etmiş. Filmin uyarlandığı kitabı henüz okumadığımdan uyarlama hususunda yorum yapamayacağım ama John le Carré'ın senaryoyu beğenmiş olduğunu aktarayım.

Alec Leamas Batı Berlin'den -başarısız bir görevin ardından - Londra'ya geri döner. Masa başı görevine geri dönmeyi reddeden Leamas'ı Control gizli bir göreve atar.

Richard Burton, Alec Leamas rolünde karakterle bütünleşiyor. Karakter tam Burton'ın sevdiği yenik ve gerçekçi bir karakter. Yönetmen Martin Ritt, Burton'ın iç güdüsel olarak sergilediği tiyatral oyunculuğu bastırmaya, onu "play it down" oynamaya ikna etmeye çalışmış ve bence bunda da başarılı olmuş.

Yan karakterlerdeki oyuncular da çok iyi oyunculuklar sergiliyorlar. Özellikle Oskar Werner ve Claire Bloom öne çıkan isimler.

Bu arada ünlü George Smiley karakterini filmde Rupert Davies canlandırıyor. Smiley karakteri bu filmde az ama öz görünüyor.

Gerçekçi ve noir bir atmosfere sahip olan filmin görüntü yönetmeni Oswald Morris'in aydınlatması ve kamera çalışması -özellikle dolly(şaryo) çekimleri- gayet başarılı. Örneğin filmin açılışı...

En İyi Erkek Oyuncu(Richard Burton) ve Sanat Yönetimi dallarında Oscar'a aday olan film törenden eli boş dönse de İngiltere'de En İyi Film dahil olmak üzere toplam dört dalda BAFTA ödülünün sahibi olmuş. Ayrıca Oscar Werner performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Altın Küre ödülünü almış (Akademi'nin onu aday göstermemesi ise isabetsiz olmuş).

The Spy Who Came in From the Cold casusların süper kahramanlar olmadığı, gri bir dünyada geçen acımasız ve gerçekçi bir gerilim filmi.

İlgilisine...

THE DANISH GIRL - SİNEMATOGRAFİSİ ÜZERİNE NOTLAR

THE DANISH GIRL - SİNEMATOGRAFİSİ ÜZERİNE NOTLAR

Tom Hooper'ın yönettiği bu dönem dramasının(1920'ler) başrolünde Eddie Redmayne ve Alicia Vikander var. Filmin sinematografı ise Danny Cohen.

Yönetmen Tom Hooper daha önceki filmleri LongfordThe King's Speech ve Les Miserables'da da birlikte çalıştığı Danny Cohen'le yine bu filmde de bir araya gelmiş.

Hooper sevdiği geniş açı lensleri bu filmde de bir hayli kullanmış. Geniş açı lens kullanıldığında çekim ortamı/mekanı çok önemli bir hâle geliyor, hele kapalı bir mekan ya da bir set ise daha önemli ve zorlu bir hâl alıyor. Çünkü çok geniş bir alanı çerçevenize alıyor, görüntülüyorsunuz. Mesela genelde setlerde tavan inşa edilmeyerek yukarıdan aydınlatma sağlanır. Geniş açı lens kullanmak -özellikle iç mekanlarda- daha büyük, detaylı ve nispeten aydınlatması daha zor olan(ışıkları saklamak daha zor olduğu için) bir set anlamına gelmekte.

Ama zaten Hooper doğal ışık yaratmak istediğinden ışığın sadece doğal kaynaklardan(ağırlıklı olarak pencereden) gelmesini istemiş ve ışığın doğal bir şekilde dağılması için de setlerin üzerine tavanların inşa edilmesini istemiş. Filmin prodüksiyon tasarımcısı -Hooper'ı daha önce üç filminde birlikte çalıştığı- tecrübeli Eve Stewart.

Filmin dış çekimleri Kopenhag, Brüksel, Dresden ve Norveç'de yapılmış. Set çekimleri ise Londra'da yapılmış.

Görüntü yönetmeni Cohen programından ötürü bu film için sadece üç haftalık bir ön prodüksiyon hazırlığı yapabilmiş.

Hooper ve Cohen filmin görselliğini yaratırken ressam Vilhelm Hammershøi'ın eserlerinden etkilenmişler. Filmde bunun yansımalarını açıkça görüyoruz, özellikle iç mekanlarda(odalar, pencereler ve kapılarda).

Vilhelm Hammershoi'ın eserlerinden örnekler...


Filmden kareler...


Filmin Kopenhag sahneleri daha kısıtlı bir renk paletine sahipken (çoğunlukla mavi, gri vb), Fransa sahneleri ise daha sıcak renklere sahip.

Film Hooper ve Cohen'in ilk dijital filmi olmuş. Filmi Red Epic Dragon kamerayla çekmişler. Filmin çoğunluğunu 6K çözünürlükte çekerken geniş açı lensleri kullandıkları sahnelerde 5.5K ya da 5K çözünürlüğe düşmüşler. 6K'da 1.85:1 plan ölçeğiyle(aspect ratio) çekmenin onlara faydası fazladan üst ve yanlardan imaj artması olmuş. Bu fazlalık operatörlere kadrajı daha kolay ayarlamalarını ve post prodüksiyonda kameranın sarsıldığı anları stabilize etmek ve yeniden kadrajı ayarlamak(reframing) için faydalı olmuş.

Görüntüyü Redcode Raw olarak 512 GB'lık RedMag 1.8" Mini SSD disklere kaydetmişler.

Çoğunlukla Arri/Zeiss Master Prime lensleri kullanmışlar. Alan derinliğini azaltmak için Hooper T1.3 stopta çekim yapmakta ısrar etmiş. Ağırlıkla 18mm, 21mm, 27mm ve 32mm lensleri kullanmışlar. Bazı sahnelerde Arri/Zeiss lensler dışında Ultra Prime, Nikon Nikkor, Lensbaby ve Angenieux Optimo Zoom(24-290mm) lenslerini kullanmışlar.

Genelde kamerayı dolly(şaryo) üzerinde kullanmayı tercih etmişler. Birkaç sahnede de Steadicam ve Technocrane kullanmışlar.

Filmin renk düzenleme işlemleri ise 2K çözünürlükteki DPX dosyası üzerinde yapılmış.

The Danish Girl geniş lenslerin kullanımıyla, soft ışık kullanımıyla, kompozisyonları ve doğallık hissini yakalayan aydınlatmasıyla başarılı bir görsel çalışmaya sahip.

(Kaynak: ASC Magazine Ocak 2016)