21 Nisan 2013 Pazar

Pina (2011)

PINA
 

Yönetmenliğini Wim Wenders’ın yaptığı modern dansçı ve koreograf Pina Bausch üzerine yapılmış bir belgesel film. Wim Wenders’ın ilk üç boyutlu filmi. Filmin henüz sadece iki boyutlu versiyonunu izlediğim için üç boyutlu versiyonu hakkında yorum yapamayacağım. Ancak üç boyutlu versiyonunun etkileyici olduğu okuduklarım arasında…
 
Teknik açıdan bir not daha eklemem gerekirse filmin yüzde doksanı teleskopik Super Scorpio Crane ile çekilmiş. Bu son teknoloji crane sayesinde kamera dansçıların arasında rahatlıkla gezebiliyor. İlgilenenlere kamera arkası görüntülerini izlemelerini tavsiye ederim.

Konuya dönelim; Pina ve onun koreografileri üzerine uzun zamandır film yapmak isteyen Wim Wenders, PinaBausch ile tanışır ve uzun yıllar birlikte film üzerine çalışırlar. Wim Wenders kafasındaki fikirleri sinemaya aktarmak üzere uygun bir format ararken, 3D teknolojisinin gelişimi ile hayalindeki filmi sinemaya nasıl aktaracağını bulur ve 3D üzerinde karar kılar. Sonunda filmin çekimleri başlar ama kısa süre Pina Bausch ölür. Filme devam etmek ile bırakmak arasında kalan Wim Wenders, devam etmeye karar verir. Film, Pina Basuch’un koreografilerini belgeleyen etkileyici bir belgesel olmasının yanı sıra aynı zamanda bir tür anma belgeseli hâline de geliyor.

Film, 2012 yılında En İyi Belgesel Film Oscar'ına aday olmuştu.

Not: Sonunda filmin 3 boyutlu versiyonunu izledim. Film, 3-boyut teknolojisinin yaratıcı kullanımına güzel bir örnek olmuş. Filmin görsel açıdan etkisi daha da artmış.


The Ballad of Narayama (1958)

THE BALLAD OF NARAYAMA
 

Yönetmenliğini Keisuke Kinoshita’nın yaptığı 1958 yapımı The Ballad of Narayama, Shichiro Fukazawa’nın hikâyesinden uyarlanmış bir dram-korku filmi.
 
Küçük, çok fakir bir köyde 70 yaşına ulaşanlar akrabaları tarafından daha güzel bir hayat bulacaklarına inanılan Narayama dağının tepesine götürülüp, bırakılırlar. 69 yaşına gelmiş Orin hazırlıklara başlamıştır. Büyük oğlu Tatsuhei’den onu 70 yaşına basacağı kış mevsiminde dağa götürmesini ister. Bu arada oğluna bir eş bulma arayışına girer.
 
Keisuke Kinoshita’nin yönetimi, yaratıcı set çalışması, canlı renkleri, seçici ışık kullanımı ve oyuncuların Kabuki tiyatrosuna özgü performanslarıyla teatral bir film The Ballad of Narayama. Yönetmen Keisuke Kinoshita kendi sinemasında muhafazakar bir yaklaşım sergileyerek, ‘bazı şeyleri seyirciden gizlemek gerekir’ dese de, bu filminde -- konu gereği -- bazı kısımlarda kendini tutmuyor. Yönetmenin ahlaki yaklaşımını ve mesajını ise açıkça filmin finalinde görüyoruz.
 
Film, Venedik’te, Altın Aslan ödülüne aday olmuş. 1983 yılında yönetmen Shohei Imamura’nın yönettiği yeni uyarlaması ise Cannes’da Altın Palmiye kazanmış.


5 Nisan 2013 Cuma

HARAKIRI

HARAKIRI (Seppeku) - 1962

 
Masaki Kobayashi'nin Human Condition'dan sonra çektiği Harakiri (Seppeku) yönetmenin başyapıtları arasında yerini almış önemli bir film.

Masaki Kobayashi ve başrolü oynayan Tatsuya Nakadai, yönetmenin başyapıtı olan Human Conditon'dan sonra yine bu filmde bir araya gelmişler. Tatsuya Nakadai kendi yaşından 20-25 yaş daha büyük bir karakteri canlandırmasına rağmen gayet başarılı.

Yasuhiko Takiguchi'nin romanından Shinobu Hashimoto'nun uyarladığı filmde: 17.yüzyıl Japonya'sında toprak ağaları arasında barış sürmektedir. Bu yüzden birçok samuray işsiz kalmış ve fakirlik çekmektedir. Genç bir samuray! (ronin) para kazanmak için eskiden yanında çalıştığını iddia ettiği bir toprak ağasının evine gider ve onlardan onu yeniden işe almalarını ister. Toprak ağasının danışmanları itibarlarını zedelememek için onu işe alırlar. Ama hemen ardından -- hem para ödememek hem de etrafa söylenti yayılırsa daha çok iş isteyen samuray ile uğraşmamak için -- ondan "harakiri"yapmasını isterler. Genç samuray yapmak istemez ama onu zorlarlar... Bu olaydan bir süre sonra aynı istekle yaşlı bir samuray gelip, kapılarını çalar. Ona işe alınırsa kendisinden harakiri yapmasını isteyeceklerini açıkça söylerler. Samuray buna rağmen kabul eder. Hazırlıklar yapılırken samuray ile toprak ağasının danışmanı arasında başlayan konuşmada (ya da sorgulamayla) birçok sır ortaya dökülmeye başlar...

Film güçlü bir şekilde feodalizmi ve 'efendi' kavramını eleştiriyor. Özellikle toprak ağası'nın zırhını bir simge olarak kullanılma şekli etkileyici. Ayrıca film görsel olarak etkileyici samuray kılıç dövüş sahneleri içerse de yanılmamak gerekir, çünkü bu film bir "anti-samuray" filmi.

Filmin görüntü yönetmeni daha önce Human Condition'da da Masaki Kobayashi ile çalışan Yoshio Miyajima. Miyajima'nın siyah-beyaz çalışması özellikle de gri tonlarını geniş bir aralıkta kullanması, seçici ışık kullanımı ve yönetmenin sevdiği klasik uzun vinç sekanslarında gayet başarılı.

Filmin büyük bir kısmı tek bir sette geçiyor. Setler özenle planlanmış ve filmin hikâyesine başarıyla hizmet ediyorlar. Özellikle kameranın toprak ağasının büyük evinin boş odalarında ve koridorlarında hiç kesmeden dolaştığı sahnelerde...

Masaki Kobayashi verdiği bir röportajda filmin Cannes'daki gösteriminde, filmin başlarındaki bambu ağacından yapılma bir kılıçla harakiri yapmak zorunda kalan gencin sahnesini izleyen avrupalı izleyicilerin fenalaştığını ve olumsuz tepki verdiğini görünce biraz hayal kırıklığına uğrasa da filmin sonunda aldığı büyük alkışla rahatladığını anlatıyor. Nitekim sonrasında film büyük ödül Altın Palmiye'yi kaçırsa da Juri Özel Ödülünü alır.

Hâlâ izlememiş olanların ilgisine sunulur...