1 Nisan 2018 Pazar

JOHNNY GOT HIS GUN - (1971)

JOHNNY GOT HIS GUN

Dalton Trumbo'nun kendi romanından uyarlayıp yönettiği bu iç burkan savaş karşıtı filmin başrolünde Timothy Bottoms var.

Birinci Dünya Savaşı'nda düşen bir bomba sonucunda gözlerini, işitmesini, alt çenesini yitiren ve yaralarından ötürü bacakları ve kolları kesilen asker Joe Bonham askeri bir hastanede 'malzeme' odasında tutulmaktadır. Kimliği henüz tespit edilemeyen Joe vücudunun içine hapsolmuştur. Gerçeklikle rüyalar arasında gider-gelir, delirmemek için mücadele eder. Sonunda çevresiyle başını kullanarak Mors koduyla iletişim kurmayı başarır. Ve Joe'nun onlardan bir isteği vardır.

Trumbo romanını filme aktarmayı düşündüğü ilk sıralarda Franco rejiminden kaçıp Meksika'ya gelen arkadaşı ünlü yönetmen Luis Buñuel'le birlikte çekmeyi düşünmüş. İkisi senaryoyu birlikte yazarlarken, Buñuel de filmi yönetecekmiş. Ancak finans problemlerinden ötürü proje rafa kaldırılmış. Yıllar sonra Trumbo süregelen Vietnam savaşının da etkisiyle savaş karşıtı duygularını aktarmayı arzulayınca filmi çok düşük bir bütçeyle ve kendisi yöneterek kotarmaya karar vermiş. İyi de yapmış... Filmi 42 günde düşük bir bütçeyle çekmiş.

Film Trumbo'nun yönettiği tek film (gelecekte başka bir film yönetmeyi arzulasa da sağlık problemleri buna izin vermemiş). Trumbo çok tecrübeli ve yetenekli bir senarist olsa da film yönetmek ve setin işleyişi hakkında deneyimsizmiş. Bu yüzden filmi çekmeden önce Budapeşte'de film çeken John Frankenheimer'in setine konuk olarak her gün gidip biraz deneyim kazanmış. Ayrıca set tecrübesi olan oğlu Christopher Trumbo birinci yönetmen asistanlığını üstlenerek babasının ekiple doğru bir iletişim kurmasını sağlamış. Sonuçta kanımca yönetmenlik açısından başarılı bir film ortaya çıkmış.

Bu arada filmin birçok rüya sahnesinde -özellikle İsa ve Fırın sahnelerinde- Buñuel'in senaryodaki sürreal etkileri görülüyor ve bunlar Trumbo tarafından başarıyla filme alınmış. Hatta izlerken içimden acaba o sahneleri Buñuel gelip kendi mi yönetti dedim, ancak hepsini Trumbo yönetmiş.

Trumbo filmin başrolü olan asker Joe Bonham rolü için tanınmamış, daha önce başka bir rolle ilişkilendirilmemiş birini istemiş. Bu arayışında liseden yeni mezun olmuş olan ve daha önce hiç film oyunculuğu yapmamış Timothy Bottoms'a rast gelmiş. Bu filmdeki asker rolünden sonra Timothy Buttoms aynı yıl Bogdanovich'in En İyi Film Oscar'ını alan The Last Picture Show adlı filminde de oynayarak kariyerinde yükselişe geçmiş.

Yan rollerde Jason Robards performansıyla ilk öne çıkan isim. Ayrıca anne rolünde (Trumbo gibi kara listede yer almış olan)Marsha Hunt, hemşire rolünde Diane Varsi ve sevgili rolündeki Kathy Fields de filmin diğer öne çıkan yardımcı oyuncuları oluyorlar. Bu arada Donald Sutherland -kısa ekran süresine rağmen- İsa rolüyle hafızalarda yer ediyor.

Filmde Joe'nun babasının(Robards) öldüğü ev ve oda Trumbo'nun kendi babasının da vefat ettiği yer. Filmdeki olta kaybetme hikâyesi de Trumbo'nun kendi babasıyla yaşadığı bir olaydan geliyor. Kısaca film hem düşünsel hem de bireysel açıdan Trumbo için kişisel bir film.

Filmin 'şimdiki zamanı' siyah-beyaz iken rüya ve geçmiş(flashback) sahneleri renkli. Rüya sahneleri nispeten daha satüre renklere sahip. Filmin siyah-beyaz olan kısmı teknik sorunlardan ötürü renkli çekilmiş ve daha sonra laboratuvarda desatüre edilerek siyah-beyaz yapılmış. Filmin görüntü yönetmeni Jules Brenner.

1971 yılında Cannes Film Festivali'nde Juri Büyük Ödülü'nü ve FIPRESCI ödülünü alan film Altın Palmiye'ye de aday olmuş.

Aradan geçen yıllar içinde az bilinen bir film hâline gelen Johnny Got His Gun Metallica'nın benzer durumdaki bir askeri anlatan One adlı şarkısının klibinde filmden kesitler oynatmasıyla yeniden gündeme gelmiş. Link

Trumbo'nun kişisel ve başarılı anlatımıyla, güçlü senaryosuyla Johnny Got His Gun sinema tarihinin en çarpıcı savaş karşıtı filmlerinden biri hâline geliyor. Filmin sonunda bir 'savaş ürünü' olan Joe'nun kâbus gibi bir hâldeyken tekrar-tekrar sarf ettiği son repliğini unutmak kolay değil: "S.O.S. Help me. S.O.S. Help me..."

İlgilisine...

IN A LONELY PLACE - (1950)

IN A LONELY PLACE

Nicholas Ray'in yönettiği bu noir dramanın başrollerinde Humphrey Bogart ve Gloria Grahame var. Yardımcı oyuncuların arasından öne çıkan isim ise Art Smith.

Çabuk öfkelenen ve öfkelendiğinde gözü kör olan Dixon Steele (Bogart), Hollywood'da senaristlik yapmaktadır. Dixon Stüdyo tarafından ona uyarlaması için verilen kitabı henüz okumamış ve okumak da istememektedir. Bir gece restoranda tanıştığı vestiyer Mildred Atkinson'ın romanı okuduğunu öğrenir. Bunun üzerine genç kızı kitabın öyküsünü ona anlatması için evine davet eder. Ancak Mildred o gece Dix'in yanından ayrıldıktan sonra bir cinayete kurban gider. Polis baş şüpheli olarak Dix'i düşünürken karşı komşusu Laurel (Grahame) yaptığı şahitlikle Dix'i aklar. Laurel Gray oyuculuk kariyerinde başarılı olamamış kendine has, seksi, güçlü görünen bir femme fatale dir. Kısa bir süre sonra Dix ve Laurel arasında romantik bir ilişki başlar. İkisi birbirlerine ilaç olurlar. Ancak zamanla hem polisin hem de Laurel'in içinde Dixon'ın aslında masum olmayacağına dair şüpheler giderek artar.

Filmin senaryosunu önce Dorothy B. Hughes'in kısa öyküsüne sadık kalarak Edward H. North uyarlamış. Daha sonra ise Nicholas Ray öyküden daha kişisel bir film çıkarmak gayesiyle hazırladığı notlarla senaryoyu Andrew P. Solt'dan yeniden yazmasını istemiş. Solt senaryoyu yeniden şekillendirirken orijinal hikâyeye pek sadık kalmamış, hatta radikal değişiklikler yapmış diyebilirim. Dixon karakteri nispeten daha yumuşatılmış ve sonu kitaba zıt bir şekilde değiştirilmiş(spoiler/sürpriz bozan vermek istemiyorum).

Humphrey Bogart ve Gloria Grahame kompleks karakterlerinin duygusal değişimlerini ve kırılganlıklarını perdeye başarıyla yansıtmışlar.

Nicholas Ray yine sisteme uymaya çabalayan ya da sistemle çatışan ama bunda başarısız olan karakter temasını bu filminde de yine işliyor. Hem anlatımıyla hem yönetimiyle özgün bir yapım ortaya koymuş. Ayrıca filmi çekerken başrolü oynayan eşi Gloria Grahame ile -olay olmasın diye- gizlice ayrılmalarına rağmen birlikte profesyonelce çalışıp, başarılı bir sonuca imza atmışlar.

Filmin siyah-beyaz sinematografisi ise gerek aydınlatması gerek özenli kompozisyonlarıyla gayet başarılı. Filmde yer yer seçici aydınlatma da kullanılıyor, örneğin Dix'in detektif arkadaşının evinde geçen 'cinayeti canlandırma' sahnesinde Dix'in içindeki öfkeyi ve sadizmi yansıtırken yüzüne düşen ışık gibi; rahatsız edici ve etkili. Filmin sinematografı Burnett Guffey.

In a Lonely Place, Ray'in filmografisinin en iyi filmlerinden biri olmakla beraber, Bogart ve Gloria Grahame'in karekterleriyle özdeşleşen başarılı performanslarıyla akıllara kazınan gizemli bir noir drama filmi.

İlgilisine...