1 Mart 2019 Cuma

CHIMES AT MIDNIGHT (FALSTAFF) - (1965)

CHIMES AT MIDNIGHT (FALSTAFF)

Orson Welles gençliğinden itibaren kendine tutku projesi olarak edindiği Falstaff karakterini tiyatro sahnesinden sonra epik bir şekilde beyaz perdeye de uyarlamış. Filmi yazıp-yönetirken aynı zamanda filmin başrolünü de üstleniyor.

Welles'in yanı sıra filmin oyuncu kadrosu bir hayli geniş ve yetenekli: John Gielgud, Keith Baxter, Jeanne Moreau, Margaret Rutherford ve Fernando Rey öne çıkan isimler.

Film Shakespeare'in birçok oyununda yer alan John Falstaff karakteri üzerine kurulu. Shakespeare'in Henry IV(Bölüm 1 ve 2)Henry V, Richard II ve The Merry Wives of Windsor oyunlarından alıntılarla birlikte Welles kendi hikâyesini yaratmış. Falstaff'ı da klasik sahne yorumundan biraz daha farklı bir şekilde yorumlamış.

Geleceğin kralı uçarı prens Hal dostu gördüğü Falstaff ile takılmakta, gününü gün etmektedir. Hal iki baba figürünün arasındadır: gerçek babası erdem sembolü Henry IV ile şen, zeki ama bazen densiz olan Falstaff. Zamanla olaylar öyle bir gelişecektir ki Hal hayatta izleyeceği yolda ikisinin yollarından birini seçmek zorunda kalacaktır. Ve Falstaff'a karşı dostluğu sınanacaktır.

Welles -sahnede de canladırdığı- Falstaff karakterinde kariyerinin en iyi oyunculuklarından birini sergiliyor. John Gielgud ise neden tüm zamanların en iyi Shakespeare oyuncularından biri olarak gösterildiğini göz çıkarırcasına izleyiciye gösteriyor. Welles'in büyük hayranlık beslediği bir diğer yıldız isim olan Jeanne Moreau'nun ise filmdeki rolü biraz kısa. Moreau bir yandan arkadaşı Welles'le yeniden çalışma deneyimi yaşarken(Welles'in yönettiği Kafka uyarlaması The Trial'da birlikte çalışmışlardı ve Falstaff'dan sonra da iki filmde daha birlikte çalışacaklardır) bir yandan da ismini jeneriğe ve postere yazdırarak filme ekstradan ticari bir ilgi yaratıyor. Keith Baxter ise Hal rolüyle kariyerinin çıkışını yaparken Orson Welles'le de yakın dost olmuş.

Film İspanya-İsviçre ortak yapımı ancak bütçe tükenmeye başlayınca ünlü İngiliz yapımcı Albert Broccoli filme omuz vermiş.

Filmin ortasında yer alan epik savaş sahnesi hem görsel hem de kurgusal açıdan muazzam. Sahneyi izlerken yıllar sonra çekilecek Kurosawa'nın Ran ve Gibson'ın Braveheart filmleri aklıma geldi. Ve Welles bu sahneyi 190 figüranla, kısa sürede ve düşük bir bütçeyle çekmiş. Welles'in hızlı kesmelerden oluşan montajı sahneyi daha etkili kıldığı gibi bütçe ve kısa sürenin olumsuz etkilerini de saklıyor.

Falstaff ve Hal'ın son kez karşılaştıkları sahne olan 'taç giyme töreni' sahnesi yürek burkucu. Hem Welles'in hem de Baxter'ın performansı çok başarılı. Anlatılanlara göre Welles için bu sahne aynı zamanda kendi babasıyla ilintili olan kişisel bir sahne de...

Filmin siyah-beyaz görsel çalışması ve aydınlatması gayet başarılı. Welles'in sevdiği yüksek kontrastlı imajlar, geniş açı lensler ve geniş alan derinliği yine bu filminde de mevcut. Filmin sinematografı Edmond Richard.

Filmin prodüksiyon dizaynı düşük bütçesine rağmen etkileyici. Bütçe ekonomik ama zekice kullanılarak filme çok daha zengin bir prodüksiyon hissi veriyor.

Bu arada filmin kostüm tasarımı da Orson Welles'e ait. Her kıyafeti kendi tasarlamış.

Filmin ses kalitesi ise kötü. Bütçe sebebiyle ve çoğunlukla gerçek mekanlarda çekim yapıldığından çekim sırasında yapılan ses kayıtları kötüymüş. Dublajda da senkron problemi var. Ayrıca bazı sahnelerde planlar arasında ses uyumsuzluğu mevcut. Ancak filmin uzun uğraşlardan sonra yapılan restorasyonunda ses problemleri büyük ölçüde azaltılmış. Görüntü kalitesi ise üst düzey.

1966'da Cannes'da Altın Palmiye'ye aday olan film törende Teknik Ödül'ü almış. Ayrıca o yıl Cannes'da Orson Welles'e sinemaya katkılarından ötürü Yaşam Boyu Başarı Ödülü(20th Anniversary Award) takdim edilmiş.

Welles'in düşük bütçesine ve kısa çekim süresine rağmen deneyselliği elden bırakmadığı, tutkuyla yönetip-oynadığı Chimes at Midnight kanımca görselliği, kurgusu, tasarımı ve elbette oyuncularının başarısıyla Welles'in en iyi filmlerinden biri.

İlgilisine...

1 Şubat 2019 Cuma

ELEVATOR TO THE GALLOWS (Ascenseur pour l'échafaud) - (1958)

ELEVATOR TO THE GALLOWS

(spoiler/sürpriz bozan içerir! Sadece bu film için değil yönetmenin diğer filmleri için de içerir!)

Louis Malle'in ilk uzun metrajlı filmi olan bu noir-gerilimin başrollerinde Jeanne Moreau ve Maurice Ronet var.

Filmin senaryosunu Noël Calef'ın aynı adlı kitabından Louis Malle ve Roger Nimier uyarlamışlar. Ayrıca senaryonun öncesinde bizzat kitabın yazarı Noël Calef ön bir uyarlama hazırlamış ancak Malle bu versiyonu pek sinematik bulmamış.

Eskiden bir komando olan Julien Tavernier(Ronet) şaibeli işler yapan -silah satışı gibi- Simon Carala'nın yanında çalışmaktadır. Ayrıca Carala'nın karısı Florence ile de aşk yaşamaktadır. Tavernier 'kusursuz' bir planla patronu Carala'yı intihar süsü vererek öldürür. Mesai saati biter ve iş yerini terk eder. İki aşık birbirlerine kavuşmaya çok yakındırlar ancak son anda Tavernier tırmanmak için kullandığı ipi unuttuğunu görür ve almak için iş yerine geri dönüp asansöre biner. Bu sırada bina görevlisi binanın elektrik şalterini indirir. Tavernier asansörde mahsur kalır. Ama başına gelen aksilikler sadece bununla sınırlı kalmayacaktır. Arabasını çalan asi ve çılgın bir çiftin yol açacağı birçok problem de yakında Tavernier'in üstüne kalacaktır.

Louis Malle daha sonraki filmlerinde de görüleceği üzere aykırı karakterleri filmlerinin merkezine koymayı, siyasi konulara değinmeyi ve özellikle de o dönemde süregelen savaşları konu etmeyi, tabularla çatışmayı ve provokatif olmayı seviyor. Bu filmde de bir araya gelmek için kadının kocasını ortadan kaldırmaya çalışan birbirlerine aşık bir çiftimiz var. Malle'in daha sonraki filmlerinden örnekler verirsek: L'Amants(Lovers)'da yüksek sınıftan bir kadın kocasını ve çocuğunu aşkı için terk ediyordu, Le feu follet(Fire Within) adlı filminde ise ana karakterini bir intihar yolculuğuna çıkarıyordu, Lacombe, Lucien'de bir Fransız nazi işbirlikçisini ele alıp, onu analiz ediyordu; Le souffle au coeur(Murmur of the Heart)'da ise aralarında ensest ilişki olan bir anne-oğul'u konu ediniyordu.

Filmde Malle, Jeanne Moreau'un yakın çekimlerini makyajsız bir şekilde çekmiş. Buna sebep olarak ise aktrisin tüm nüanslarını yakalamak istediğini göstermiş. İlginç bir anekdot, Moreau'yu ilk defa böyle gören film banyosu yapan teknisyenler bir sorun olduğunu düşünüp başta filmi banyo etmeyi reddetmişler. Ama sonra ikna edilmişler. Hayli enteresan... Filmin sinematografı ise geleceğin ustalarından olacak Henri Decaë.

Filmin paralel kurgusu ve hikâyenin akışı da hayli organik ve efektif.

Malle filminin müziklerini yapması için Miles Davis'i ikna etmiş. Bir başka noir klasiği olan Carol Reed'in The Third Man filminde Anton Karas'ın zitheri ile çaldığı müzik nasıl filmle bütünleştiyse bu filmde de Miles Davis'in müziği filmle bütünleşiyor. Davis filmin müziğini bir quartet grubuyla birlikte doğaçlama yaparak altı saatte yaratmışlar ve kaydetmişler.

Louis Malle'in usta ve yenilikçi yönetimi, incelikli senaryosu ve oyuncularının başarılı performanslarıyla Elevator to the Gallows sinema tarihinin kült noir-gerilim filmleri arasında kendine haklı ve sağlam bir yer edinmiş.

İlgilisine...

1 Ocak 2019 Salı

FEDORA - (1978)

FEDORA

Billy Wilder'ın yönettiği bu gizemli -ve hatta zalim- dramın başrollerinde William Holden, Martha Keller ve Hildegard Knef var.

Filmin senaryosunu Tom Tryon'ın bir öyküsünden Billy Wilder ve I.A.L. Diamond yine birlikte uyarlamışlar. Senaryo her zamanki gibi Wilder'ın mizahını, dram yaratmadaki yeteneğini, diyaloglardaki ustalığını; akıllara kazınan ana karakterler ve iyi yazılmış, fonksiyonel yan karakterler içeriyor.

Bağımsız yapımcı Barry Detweiler Tolstoy'un Anna Karenina'sını filme uyarlamak istemektedir. Geçmişte bir prodüksiyon asistanıyken kısa bir ilişki yaşadığı efsanevi oyuncu Fedora'nın ana karakteri oynamasını arzulamaktadır. Fedora mucizevi bir şekilde gençliğini korusa da Korfu adasında inzivaya çekilmiştir. Barry adaya gelir ve Fedora'ya ulaşmaya çalışır ancak Fedora'nın kaldığı evin sahibesi Kontes Sobryanski ve doktor Vando onu hep engellerler. Barry bir yandan Fedora'ya ulaşmak bir yandan da bu gizem perdesini aydınlatmaya çalışır.

Açıkçası Fedora Billy Wilder, William Holden, flashbackler ve yaşlanan efsanevi bir Hollywood aktristini içerdiğinden tematik olarak Wilder'ın klasik filmi Sunset Boulevard'ı andırıyor.

Filmin William Holden'ın başı çektiği oyuncu kadrosunda bulunan Martha Keller, Hildegard Knef, Jose Ferrer, Frances Sternhagen ve Gottfried John hepsi rollerinin hakkını vermişler. Michael York ve Henry Fonda da filmde kısaca görünüyorlar. Bu arada filmin iki ana kadın karakteri için başta Wilder'ın aklında Marlene Dietrich ve Faye Dunaway varmış. Gerçekleşse izlemesi ilginç olurdu ama ne diyelim, sağlık olsun...

Billy Wilder'ın 70'li yıllarda değişmeye başlayan Hollywood stüdyo sistemine karşı kızgınlığını da filmdeki birkaç replikte hissediyoruz. "It's a whole different business now. The kids with beards have taken over. They don't need scripts, just give 'em a hand-held camera with a zoom lens."[kabaca çevirirsem: "Artık tamamen farklı bir iş oldu. Sakallı çocuklar (Hollywood'u) devraldı. Senaryoya ihtiyaçları yok, onlara sadece zoom lens takılı bir el kamerası versen yeter.]

Son birkaç filmi ticari ve eleştirel açıdan başarısız olmuş olan yaşlı ve usta yönetmen, acaba Hollywood tarafından unutulduğunu, gözden çıkarıldığını düşünmeye başlamış olabilir mi? Norma Desmond ya da Fedora gibi?.. Maalesef bu düşüncenin sağlam temelleri var. Wilder kapı kapı dolaştığı Hollywood stüdyolarından filmine istediği finansal desteği bulamamış ve Alman yapımcılarla(o zamanlar Batı Almanya) anlaşmaya varmış.

Film 1978'de Cannes'da gösterildikten sonra Amerika ve Avrupa'da çok az sayıda sinemada gösterime girmiş ve hem gişe de hem de eleştirel açıdan başarılı olamamış; eski usûl bulunmuş. Ve maalesef usta yönetmen bu filmden sonra sadece bir film daha (Buddy, Buddy) çekebilmiş.

Fedora iyi yazılmış senaryosu, Wilder'ın yönetimi ve usta oyuncularının performanslarıyla merakla izlenen iyi bir film.

İlgilisine...



RAIDERS OF THE LOST ARK - PLAN-PLAN KAMERA VE KURGU ANALİZİ

RAIDERS OF THE LOST ARK (INDIANA JONES) - PLAN-PLAN KAMERA VE KURGU ANALİZİ

Kendimi teknik açıdan geliştirebilmek için sevdiğim filmleri DVD’den video dosyasına çevirip(rip edip) kurgu programına koyarım. Ardından filmdeki her kesmeyi tespit edip kurgu programında ben de keserim. Tüm bu işlem bitince filmi plan-plan, kare-kare izleyip incelerim.

Bu işlemi çocukluğumun filmi Raiders of the Lost Ark (Kutsal Hazine Avcıları)'a uygulamak üzereyken bu analizi kalıcı kılmak amacıyla belgelendirmek istedim.

Kendim için hazırladığım bu çalışmadan belki sinema öğrencileri, sinefiller, filmin hayranları vs. bir fayda çıkarabilirler.

İlgilisine...

Özgür Çetimen

Çalışmayı aşağıdaki linklerden indirebilirsiniz.

Link-1

Link-2

(Bilgi: Dosyayı İnternete koymadan önce virüs taramasından geçirdim.)


Not: Ayrıca daha önce Alfred Hitchcock'un North by Northwest adlı filmi ve Agatha Christie's Poirot adlı televizyon dizisinin Chocolate Box isimli bölümü için de bu belgelendirmeyi yapıp, bu blog'da paylaşmıştım.