1 Nisan 2017 Cumartesi

ALLIED - (2016)

ALLIED

(spoiler/sürpriz bozan içerir!)

Robert Zemeckis'in yönettiği bu aşk ve casusluk temalı dramatik filmin başrollerinde Brad Pitt ve Marion Cotillard var.

İkinci Dünya Savaşı'nda ajan Max Vatan Kazablanka'ya Nazi büyükelçisine suikast düzenlemek üzere gönderilir. Oradaki bağlantısı ve ortağı Marianne Beausejour'dür. İkisi bu tehlikeli görevin ardından İngiltere'de evlenirler ve bir çocukları olur. Bir süre sonra İngiliz istihbaratı Marianne'in bir Nazi ajanı olmasından şüphelenir. Bu durum ikilinin birbirlerine olan güven ve sevgisini test edecektir.

Brad Pitt casus Max Vatan rolünde gayet iyi. Özellikle filmin Kazablanka kısmında duygularını vücut diline yansıtmaması, enerjisini saklaması ve mesafeli tutumu başarılı ama tabii sonra her şey değişiyor... Marion Cotillard ise performansıyla birçok sahneyi çalıyor. İki oyuncu arasındaki kimya üst düzey olmasa da inandırıcı.

Yönetmen Robert Zemeckis özenli mizansenleriyle, kurgusuyla ve teknik ustalığıyla filmin hikâyesini başarılı bir şekilde anlatmış. Ancak senaryodaki açıkları ve filmin müziğindeki bazı problemleri atlamış olduğunu düşünüyorum.

Senarist Steven Knight filmin dramatik yapısını kurmak ve filmin melodramatik finaline ulaşmak için birçok mantık açığına sebep vermiş. Yapımcılar gerçekçi bir film yapmak amacıyla yola çıksalar da elbette bir belgesel yapmak zorunda değiller, bu bir kurgu film. Güçlü bir dram ve duygu yaratmak için mantık ve gerçeklerin görmezden gelinmesiyle ilgili de bir sorunum yok, ancak bu belli bir sınırı geçince seyirciyi filmden koparabiliyor:
Örnek#1; Marianne neden Nazilerin tehditle ona ajanlık yaptırdığını Max'e söylemiyor. Evlilikleri sarsılabilir ama hiç olmazsa ölümle sonuçlanmayabilirdi. Max ve İngilizler Marianne'i iki taraflı ajan olarak kullanabilir, Nazilere yanlış bilgiler gönderebilirlerdi. Olmadı, Nazi ajan şebekesini tutuklayıp sorgulayabilir ve bu casusluk şebekesini çökertebilirlerdi. O da olmadı, İngilizler Marianne'i ve bebeğini korumak için onları güvenli bir yere yerleştirebilirdi ayrıca Nazi ajanları da tutuklanınca daha da güvende olacaklardı. O da olmadı Max, Marianne'i ve bebeğini kız kardeşiyle Kanada'ya gönderebilirdi. O da olmadı kendini sakatlayıp Marianne'le birlikte Kanada'ya gidebilir, karısının ve çocuğunun güvenliğini sağlayabilirdi.
Örnek#2: İngilizler Max'in de olası bir şüpheli olacağını düşünüyorlarsa neden karısının bir Nazi ajanı olmasından şüphelendiklerini ona söylüyorlar ve bunu tespit etmek için yaptıkları plana(Blue-dye test) onu dahil ediyorlar?! Max karısıyla ortak Nazi ajanlığı yapıyorsa o gece bilgi geldiğinde tek yapması gereken karısına bunun bir tuzak olduğunu ve bu bilgiyi paylaşmamasını söylemek. Böylece ikisi de 'suçsuz' çıkar!
Örnek#3: Max finalde karısını ve kızını kaçırmak için uçak çalmaya askeri üsse geliyor, hem de yağmurlu havada?!
Örnek#4: İngilizler, Marianne intihar etti diye Max'i nasıl otomatik olarak masum kabul ediyorlar. Ya, Marianne onu korumak için suçu üstüne aldıysa?
Örnek#5: Max, Nazi casus şebekesinin elemanlarını öldürdüğünü söyleyince üstü ona bunu yapmasaydı, onları yakalayıp sorgulamalarının çok daha iyi olacağını söylüyor. Peki bu neden Marianne için geçerli değil, neden onun hemen öldürülmesi lazım, hem de kocasının elinden!..
Örnek#6: Finalde kendisini kızına tanıtmak için Marianne'in yazdığı mektubu dinliyoruz. Madem kendisini tanıtmak istiyor neden geçmişinden bir parça dâhi bahsetmiyor, ondan da geçtim neden en azından gerçek ismini yazmıyor/söylemiyor?
Neyse, çok düşünmeyip kendinizi duygusal akışa, gerilime ve aksiyona bırakabilirseniz filmi heyecanla izleyebilirsiniz.

Max'in lezbiyen kız kardeşi ve onun sevgilisi filme biraz zorlama konmuş gibi. Birkaç yıl önce The Imitation Game adlı filmde Alan Turing'in eşcinselliğinden çektiklerini izleyen seyirci bu filmde herkesin ortasında yaşanan bu ilişkiyi gerçekçi bulmayabilir(tamam, onlar Kanadalı ve daha bohem ortamlarda takılıyorlar ama sonuçta Max'in kardeşi de bir ordu mensubu ve bu duyulursa problem yaratmaz mı? Bilemiyorum...)

Filmin sinematografı Zemeckis'in Forrest Gump'tan beri birlikte çalıştığı Don Burgess. Her zamanki gibi ikili özenli planlara, görsel efekt destekli kamera hareketlerine [özellikle -karakterlerin fırtınalı geleceğini imâ eden bir çöl fırtınasında karakterlerin araba içindeki sevişme sahnesinde(bana hep İngiliz Hasta'yı hatırlatmıştır) kameranın arabanın etrafında 360 derece döndüğü ve aracın içine girip çıktığı sahne gibi] imza atmışlar.

Yukarıdaki gibi bir başka sembolik sahnede de Marianne Max'e arkadaşlarına onun bir katolik olduğunu söylediğini belirtip Max'e bir haç(rosary) takıyor. Sanki Marianne onu kurtarıcısı olarak görüyor, ama peki neden kurtaracak, bulunduğu "durumdan" mı? Nitekim Max'in ona evlilik teklif etmesiyle bu bir süreliğine gerçekleşiyor da.

Filmdeki kostüm tasarımı çalışmasıyla Oscar'a aday olan Joanna Johnston'ın -özellikle filmin Kazablanka sahneleri için- referans aldığı film ise elbette ki Casablanca filmi. Ancak kıyafetler biraz fazla mükemmel -gerçi başrol oyuncularına çuval giydirseler onlara yakışır ama- sadece başrol oyuncuları için değil filmin tüm oyuncularının kostümleri hepsi terzi işi gibi ve çok temizler. Biraz eskitme ya da yıkanma dahi yok gibi:) Neyse hayli detaylı(birkaç tarihi uyumsuzluk hariç), tarz sahibi ve özenli bir kostüm çalışması olmuş.

Zemeckis'in neredeyse tüm filmlerini besteleyen Alan Silvestri ise içeriğinde aşk, aksiyon, gerilim, ihanet gibi pek tema barındıran bu filme maalesef çok yapay bir şekilde yaklaşmış ve  bence büyük bir fırsatı tepmiş. Çünkü kendini ortaya koyabilir ve Back to the Future serisinde ya da Forrest Gump'ta olduğu gibi müziğiyle filmle bütünleşebilirdi. Açıkçası geçtiğimiz yıllarda Cosmos belgeseli için yazdığı müzikler daha zengin ve başarılıydı. En azından bir tane güçlü tema müziği yaratabilirdi.

Her şeye rağmen Robert Zemeckis'in yönetimiyle ve göz alıcı başarılı oyuncularıyla sürükleyici bir seyirlik, Allied.

İlgilisine...

imdb

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder