CORIOLANUS
Ralph Fiennes'ın hem yönettiğ hem de başrolünde oynadığı bu William Shakespeare uyarlamasının diğer önemli rollerinde Gerard Butler, Vanessa Redgrave, Brian Cox, Jessica Chastain, James Nesbitt ve Paul Jesson var.
John Logan'ın uyarladığı filmin senaryosu yakın geçmişte 1990'lı yılların ortasında geçiyor ve coğrafya olarak da kendine Doğu Avrupa'yı seçmiş.
Roma'lı komutan Caius Martius kibirli ama cesur bir askerdir. Sınır anlaşmazlıklarından ötürü Roma ve Volski çatışma içindedir. Martius Corio'yu ele geçirince Konsey ona Coriolanus ismini verir ve ailesi onun Konsül olmasını isterler. Ancak Coriolanus politikayı sevmemekte ve halkı da küçümsemektedir. Onun konsül olmasını istemeyen tribünler halkı ona karşı kışkırtırlar ve Coriolanus'u sürgüne gönderirler. Bunun üzerine Coriolanus Volskilere katılıp Roma halkından intikam almaya karar verir.
Coriolanus, çok iyi bir oyun olsa da, sinemaya sık aktarılan Shakespeare uyarlamalarından biri değil. Belki bunda anti-demokratik ve bir halk eleştirisi olarak da okunabilmesinin bir etkisi olabilir. Ayrıca militarizm ve milliyetçilik de bu Roma dönemi hikâyesinde önemli yer tutuyor. Ancak Fiennes'ın filmde yaptığı gibi militarizmin sonuçları gösterildiğinde hikâye kolaylıkla bir militarizm eleştirisine dönebiliyor. Shakespeare'in çok işlediği yozlaşma ve çıkar peşinde koşma temalarının yanı sıra filmin önemli temalarından biri de fikirde değişkenlik: Halk, Coriolanus hakkında kısa sürede birçok kez fikir değiştiriyor, Coriolanus'u sürgüne gönderen Tribünler çıkarları için fikir değiştirip onu yatıştırma yolları arıyorlar, azılı düşmanı Aufidius ona kucak açarken sonunda konumunu korumak için yine Coriolanus'un düşmanı oluyor. Hatta Coriolanus Roma'dan sürülünce intikam için Volsci'lerin tarafına geçiyor ve sonrasında annesinin çabalarıyla ikna olup Roma'nın çıkarına bir barış anlaşmasına imza atıyor. Ama Coriolanus bunları ya kibri ve öfkesinden yapıyor ya da annesine bağlılığından kaynaklanıyor. Diğer herkes ise kendi ya da politik çıkarları için ödün verip, söylediklerini yalayabilirken Coriolanus bu politik oyunların dünyasına uyum sağlayamıyor. Aufidius'un ondan bahsederken dediği gibi 'kişiliği gereği birden fazla kimliğe bürünemeyen biri' o. Bir de buna kusurları olan gururu, öfkesi ve sabit fikirliliği de eklenince tüm bunlar onu trajik sonuna hızla sürüklüyor.
Filmin görüntü yönetmeni Barry Ackroyd The Hurt Locker ve yönetmen Paul Greengrass'la çektiği filmlerde kullandığı belgesel tarzı görselliği bu filme de taşıyor. Fiennes filmi dijital olarak değil de film üzerine çekmek istemiş. Ancak bütçenin kısıtlı olmasından ötürü bunu 2-perf Super 35mm sistemde(Leone'nin çektiği birçok Western filminde yaptığı gibi) çekerek elde etmişler. Çünkü bu sistemle harcanan film neredeyse yarı-yarı azalıyor; tabii filmin çerçevesi 2.40:1 olmalı. Dezavantaj olarak ise grain(kumlanma) artıyor ama bu filmimizin hikâyesine uygun bir atmosfer yaratıyor.
Ralph Fiennes filminde sesi de dramatik açıdan güzel bir şekilde kullanıyor. Mesela, Coriolanus konseyin kendi hakkında konuştuklarını koridorda dinlerken temizlik görevlisinin arabasının tekerleklerinin çıkardığı seslerin onun ruh durumunu yansıtan atmosferik bir sese dönüşmesi ve en etkilisi ise finalde Coriolanus ölürken ortam sesi hariç tüm seslerin susması gibi.
Ralph Fiennes yönettiği bu ilk filminde kanımca gayet başarılı bir iş çıkarmış. Coriolanus gerek anlatımı gerek hikâyesi ve oyuncularının performanslarıyla başarılı bir Shakespeare uyarlaması olmuş.
Roma'lı komutan Caius Martius kibirli ama cesur bir askerdir. Sınır anlaşmazlıklarından ötürü Roma ve Volski çatışma içindedir. Martius Corio'yu ele geçirince Konsey ona Coriolanus ismini verir ve ailesi onun Konsül olmasını isterler. Ancak Coriolanus politikayı sevmemekte ve halkı da küçümsemektedir. Onun konsül olmasını istemeyen tribünler halkı ona karşı kışkırtırlar ve Coriolanus'u sürgüne gönderirler. Bunun üzerine Coriolanus Volskilere katılıp Roma halkından intikam almaya karar verir.
Coriolanus, çok iyi bir oyun olsa da, sinemaya sık aktarılan Shakespeare uyarlamalarından biri değil. Belki bunda anti-demokratik ve bir halk eleştirisi olarak da okunabilmesinin bir etkisi olabilir. Ayrıca militarizm ve milliyetçilik de bu Roma dönemi hikâyesinde önemli yer tutuyor. Ancak Fiennes'ın filmde yaptığı gibi militarizmin sonuçları gösterildiğinde hikâye kolaylıkla bir militarizm eleştirisine dönebiliyor. Shakespeare'in çok işlediği yozlaşma ve çıkar peşinde koşma temalarının yanı sıra filmin önemli temalarından biri de fikirde değişkenlik: Halk, Coriolanus hakkında kısa sürede birçok kez fikir değiştiriyor, Coriolanus'u sürgüne gönderen Tribünler çıkarları için fikir değiştirip onu yatıştırma yolları arıyorlar, azılı düşmanı Aufidius ona kucak açarken sonunda konumunu korumak için yine Coriolanus'un düşmanı oluyor. Hatta Coriolanus Roma'dan sürülünce intikam için Volsci'lerin tarafına geçiyor ve sonrasında annesinin çabalarıyla ikna olup Roma'nın çıkarına bir barış anlaşmasına imza atıyor. Ama Coriolanus bunları ya kibri ve öfkesinden yapıyor ya da annesine bağlılığından kaynaklanıyor. Diğer herkes ise kendi ya da politik çıkarları için ödün verip, söylediklerini yalayabilirken Coriolanus bu politik oyunların dünyasına uyum sağlayamıyor. Aufidius'un ondan bahsederken dediği gibi 'kişiliği gereği birden fazla kimliğe bürünemeyen biri' o. Bir de buna kusurları olan gururu, öfkesi ve sabit fikirliliği de eklenince tüm bunlar onu trajik sonuna hızla sürüklüyor.
Filmin görüntü yönetmeni Barry Ackroyd The Hurt Locker ve yönetmen Paul Greengrass'la çektiği filmlerde kullandığı belgesel tarzı görselliği bu filme de taşıyor. Fiennes filmi dijital olarak değil de film üzerine çekmek istemiş. Ancak bütçenin kısıtlı olmasından ötürü bunu 2-perf Super 35mm sistemde(Leone'nin çektiği birçok Western filminde yaptığı gibi) çekerek elde etmişler. Çünkü bu sistemle harcanan film neredeyse yarı-yarı azalıyor; tabii filmin çerçevesi 2.40:1 olmalı. Dezavantaj olarak ise grain(kumlanma) artıyor ama bu filmimizin hikâyesine uygun bir atmosfer yaratıyor.
Ralph Fiennes filminde sesi de dramatik açıdan güzel bir şekilde kullanıyor. Mesela, Coriolanus konseyin kendi hakkında konuştuklarını koridorda dinlerken temizlik görevlisinin arabasının tekerleklerinin çıkardığı seslerin onun ruh durumunu yansıtan atmosferik bir sese dönüşmesi ve en etkilisi ise finalde Coriolanus ölürken ortam sesi hariç tüm seslerin susması gibi.
Ralph Fiennes yönettiği bu ilk filminde kanımca gayet başarılı bir iş çıkarmış. Coriolanus gerek anlatımı gerek hikâyesi ve oyuncularının performanslarıyla başarılı bir Shakespeare uyarlaması olmuş.
İlgilisine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder